AfD ve BSW geleneksel Alman siyasetini değiştiriyor

66e944b80a5736f3dfeece34.jpg

Almanya'nın doğusundaki Thüringen ve Saksonya eyaletlerinde 1 Eylül'de yapılan seçimlerde aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin oylarını artıracağı öngörülse de sonuçların yarattığı şok derin oldu. AfD, Thüringen'de yüzde 32'nin üzerinde oy alarak merkez sağ ile merkez solun iki kalesi, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti'yi (SPD) geride bıraktı; Saksonya'da ise yüzde 30'la ikinci parti oldu. Saksonya'da CDU yüzde 31 oy olarak birinci olmuştu.

1 Eylül'deki seçimlerde Sol Parti'den ayrılanların yeni kurduğu sol popülist ya da sol muhafazakâr olarak nitelendirilen Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) da öne çıktı. İttifak ilk kez katıldığı seçimlerde Thüringen'de yüzde 11,8, Saksonya'da da yüzde 15,8 oy almayı başardı. AfD ve BSW bu sonuçlarla da her iki eyalette belirleyici siyasi güç oldu.

Benzer bir sonucun yine Almanya'nın doğusundaki Brandenburg eyaletinde 22 Eylül'de yapılacak seçimlerde de elde edilmesi bekleniyor. Kamu yayıncılık kuruluşu ZDF'in yaptırdığı "Politbarometer Extra" anketine göre, Brandenburg'da AfD yüzde 29'luk oy oranıyla birinci parti konumundayken onu yüzde 26'yla Başbakan Olaf Scholz'un partisi SPD takip ediyor.

BU KADAR BÜYÜK OY KAYMASI GÖRÜLMEDİ


AfD ve BSW'nin iki partine oy kazandıran iki ortak nokta dikkat çekiyor. Her iki parti de açık iltica ve göç politikalarını reddediyor ve Rusya'ya karşı Ukrayna'ya verilen güçlü destekten vazgeçilmesini istiyor. Ve bu iki konu şimdi Alman siyaseti açısından bir dönüm noktasını temsil ediyor. Çünkü eyalet seçim sonuçları gelecek yıl Eylül ayında yapılacak genel seçimler için bir ipucu veriyor.

Almanya'da CDU ve SPD gibi geleneksel büyük partilerden daha uçtaki partilere böylesine büyük oranda kaymalar, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde hiç görülmemişti.

'YENİ BİR PARTİ SİSTEMİ OLUŞUYOR'​


Alman partilerinin gelişimini gözlemleyen Berlin Sosyal Bilimler Merkezi'nden (WZB) siyaset bilimci Endre Borbáth, oy kaymaları ile ilgili olarak öncelikle koalisyon içindeki anlaşmazlıklara dikkat çekiyor. AfD ve BSW'ye ana akım partilere karşı yaşanan hayal kırıklığından dolayı tepki oylarının gitmiş olabileceğini söyleyen Borbáth'a göre ikinci neden daha var.

Borbáth, yeni partilerin aslında sistematik bir dönüşümü ve toplumsal değişimi temsil ettiğini söylüyor:

Alıntı Metni

ALMANYA ON YILLARDIR ÜÇ PARTİ TARAFINDAN YÖNETİLİYOR​


Almanya uzun yıllardır koalisyon ortakları ile birlikte ya merkez sağdaki muhafazakâr CDU (ve Bavyera'da kardeş partisi CSU) ya da Sosyal Demokratlar tarafından yönetiliyor. Liberal çizgideki Hür Demokrat Parti de (FDP) kemikleşmiş seçmen kitlesi ile birlikte onlarca yıldır siyaset sahnesinde.

66e944b00a5736f3dfeece32.jpg


Milliyetçi "Alman Partisi" (DP) gibi küçük partiler ise 1950 ve 1960 yılları arasında hızla gözden kaybolmuştu. Aşırı sağcı "Almanya Ulusal Demokratik Partisi"nin (NPD) 1960'ların sonunda elde ettiği birkaç seçim başarısı bile bu durumu değiştirmedi.

Federal Meclis'in (Bundestag) gidişatını hep CDU, CSU, SPD ve FDP belirledi. Bugüne kadar başbakanlar da ya CDU'dan ya da SPD'den seçildi.

YEŞİLLER'İN FEDERAL MECLİS'E GİRMESİ


Alman siyasetine ilk köklü değişiklik, çevre ve iklimin korunması, nükleer enerjinin reddi ve uluslararası barış politikası konularını benimseyen Yeşiller'in 1983 yılında Federal Meclis'e girmesiyle oldu.

Almanya'nın 1990'da yeniden birleşmesinden sonra PDS (Demokratik Sosyalizm Partisi), SED'in (Almanya Sosyalist Birlik Partisi) halefi olarak Federal Meclis'e girdi. Bugünkü Sol Parti de uzun bir süre boyunca SED'in sadık destekçilerini birleşik demokratik Almanya'ya taşıma işlevini üstlendi. Endre Borbáth doğudaki pek çok çekirdek seçmenini kaybeden Sol Parti'ye ilişkin şunları söylüyor.

Alıntı Metni

'WİLLY BRANDT'IN OYUNA BUGÜN ULAŞILAMAZ'​


Milliyetçiler güç kazanırken eski büyük partiler popülaritelerini kaybediyor. CDU, CSU ya da SPD hâlâ 16 eyaletten 14'ünü yönetiyor ancak son genel seçimde Başbakan Scholz'un partisi SPD oyların sadece yüzde 25,7'sini alabildi. Bu Yeşiller ve FDP ile birlikte bir hükümet kurmak için yeterliydi ama güçlü bir destek değildi.

Bir karşılaştırma yapmak gerekirse:

SPD genel seçimlerdeki en iyi sonucunu 1972 yılında Başbakan Willy Brandt döneminde yüzde 45,8 ile elde etmişti. Bugün her iki büyük parti de böyle bir popülariteyi ancak hayal edebilir. Endre Borbáth ise geleneksel iktidar partilerine olan güven kaybının Almanya'yı aşan bir eğilim olduğunu düşünüyor:

Alıntı Metni

66e9449a0a5736f3dfeece2f.jpg


'İLTİCA GİBİ KONULARDA ILIMLI KONUŞUN'


Yerleşik partiler kaybedilen güveni geri kazanmak için şimdi ne yapabilir? Şu anda SPD ve CDU, Saksonya ve Thüringen'deki seçim sonuçlarının da doğrudan bir sonucu olarak birbiri ardına iltica ve göç politikasının sıkılaştırılması çağrıları yapıyor. Endre Borbáth ise bunun yanlış olduğunu düşünüyor:

Alıntı Metni

Borbáth, sözlerini "Ana akım partilerin bu konular hakkında konuşmaması gerektiğini söylemiyorum, ancak bunlar hakkında nasıl konuşacakları konusunda dikkatlice düşünmeleri gerekiyor" diye sürdürüyor.
 
Geri
Üst